top of page
Ara

Yaşamı Mesele Etmek Üzerine

  • Yazarın fotoğrafı: Senem Aslan
    Senem Aslan
  • 6 Ağu 2024
  • 1 dakikada okunur

Yaşamı mesele ediyor muyuz?

Hangimiz varoluşumuza dönüp baktığımızda gerçekten de kendimiz olmaya dair bir hasret, bir arzu, bir tutku hissediyoruz?

Daima kendimiz olmaya, kendi varlığımıza özgün deneyimler yaşamaya, kendi varoluş tarzımızı oluşturmaya ihtiyacımız var. Bu noktada hayatımızı tasavvur etme biçiminin başlangıç noktası varoluşumuza özgün kendi içsel kültürümüzü, bir Mit kurgulamaktır. Kurgulamak diyorum -sezgimden yola çıkarak ve birçok yerde bunu kullanarak- çünkü bana göre özün başlangıcında kurgu vardı...

Yaşama dair kurgumuz, kurgulama hâlimiz aynı zamanda kendi içsel derinliğimize dair uzmanlaştığımızı gösteren bir yanı var. Kim olduğumuzun, hayattan nasıl bir şey beklediğimizin, neleri arzuladığımızın, bizim için güzelin nasıl bir şey olduğunun, oluşturduğumuz özün sahnelenmesidir aslında kurgu, kurgulamak…


"Bileye bileye ettiğimiz bu heykel ne kadar da çirkin."( Dünya Lekesi)


En temelde bir yere varmanın, şekillenmenin, hayattaki elde ettiklerimizin ne kadarını başkalarının bakışının etkisinde yaptığımızı dönüp bakmak gerekir belki de. Nihayetinde Marcel Proust’un dediği gibi dünyayla olan ilişkilenme hâli başkalarının düşüncesinin yarattığı bir şeydir. Hayatımızdaki en önemsiz ayrıntılarında bile bu böyle.

Vaziyet böyleyken yani hayatımızın en önemsiz ayrıntılarında dahi başkalarının düşüncesinin etkisi sonucu ise, hayattayken ölmek demektir bu.

Derine, hayatımızın köklerine gitmeye ihtiyacımız var. Ki gitmek çok güç(aletheia) olsa da meskenimizde(dil) kurguladığımız içsel Miti inşa edip ve yola çıkmak olmalıdır mahkum olduğumuz yerden. Aksi taktirde yaşamımızdan bize geriye kalan kendimizin değil de başkalarının kurgusunda bilediğimiz bir heykelle, nasıl bir şey olduğunu kavrayamayacağımız yabancı, huzursuz, acısal bir döngü ile varolacağız...


Sevgiyle...

 
 
 

Comments


bottom of page